Uzun zamandır
böylesine huzurlu bir yer görmemiştik sanırım o yüzden aklımızda en çok kalan
bu adanın huzuru oldu.İnsanlarıyla,trafiğiyle,mekanlarıyla yani her anlamda
huzur ortamı mevcut.Gürültüden,kargaşadan,telaştan uzak olan bu adaya sadece
hafta sonu için gittik ve bir kültür turu
gerçekleştirdik.Öncesinde görmek istediğimiz yerleri belirleyip güzel bir rota oluşturmuştuk,böylelikle zaman
sıkıntısı yaşamadık.
Kıbrıs’a sadece
nüfus cüzdanlarımızla rahat bir şekilde
girebiliyoruz.Dil konusunda sıkıntı yok
çünkü Türkçe konuşuluyor,para konusunda sıkıntı yok çünkü Türk lirası kullanılıyor.Yemek –içmek zaten aynı onda da sıkıntı yok.Tek sıkıntı
soldan akan trafik.Bu bizi biraz düşündürdü ama yine de bir araç kiralayıp
dolaşmak en faydalısı olur diye düşündük.Çünkü çok aktif bir toplu taşıma
durumu yok,taksi kullanmak gerekiyor .Bir de bizim gibi çok fazla rota değiştirecekseniz
en faydalısı araç kiralamak.Biz otomatik vites
bir araç kiraladık iyi ki de öyle yapmışız çünkü işimizi çok çok
kolaylaştırdı.
Havaalanında
aracımızı aldık kafamızda bin bir soruyla.Sonra çıktık yola ve bütün sıkıntılar
uçtu gitti.Evet ilk kez direksiyonu sağda olan bir arabayla sol şeritten akan
bir trafiğin içindeydik ama korktuğumuz gibi olmadı.Bunun da en büyük sebebi
adanın saygılı ve yardımsever insanları ayrıca da süper işleyen trafik
kuralları.Zaten öncelikle bu kurallar hakkında bilgilendirildik.Her tarafta hız
sınırı var-50-65-75 .Sorunsuz bir şekilde
tüm tatili geçirdik.Aracı bırakırken de hiçbir görevli bizi karşılayıp hasar kontrolü yapmadı.Aracı havaalanında
istediğimiz bir yere bırakıp sonra araç kiralama şirketlerinin kendilerine ait
kutuları var anahtarı oraya attık.İşte bu kadar.Adadaki güven ortamını buradan
rahatlıkla anlayabilirsiniz.


Evet gelelim nerede
kaldığımıza.Bizimkisi bir kültür turu olduğundan kasinoların olduğu büyük
otelleri tercih etmedik. Girne’de Kemerli
Konak Butik Otel’de kaldık.Doğanın içinde
,sessiz ,sakin güzel bir oteldi.Zaten iki gün de sabah erken saatte
çıkıp gece geç döndüğümüz için otelde çok zaman geçiremedik.
İki güne çok şey sığdırmaya çalıştık.Girne,Lefkoşa,Güzelyurt
ve Gazimağusa ‘da önemli rotaları ziyaret ederek keyifli bir hafta sonu
geçirdik.
Önce Girne’den başlayalım
gezimize.Kimilerine göre Girne Kuzey Kıbrıs’ın en güzel şehri.Deniz kenarında
yeşilliğin içinde mutlu ve huzurlu bir şehir Girne.Girne’deki ilk durağımız
Beylerbeyi köyündeki Bellapais manastırı
oldu.Biz köye ayrı manastıra ayrı hayran olduk. Bellapais ,Roma dönemine
ait muhteşem bir mimariye sahip hele ki
manzarası muazzam.
 |
Bellapais'in Bahçesi |
 |
Bellapais'in Manzarası |
Manastırın hemen yanında Kybele restaurantta bu eşsiz manzaraya karşı bir şeyler
içebilirsiniz.Eğer vaktiniz varsa köyün içini de turlamanızda yarar var.Öyle
sevimli öyle şirin ki fotoğraf çekmeyi sevenler için fazlasıyla malzeme var.
Sonra şöyle
Girne merkeze yani yat limanına doğru uzanalım.Burası oldukça hareketli uzun
bir kordon boyuna sahip.Etrafta birçok mekan var .Deniz kenarında bir şey içmek
ya da yemek isterseniz alternatif çok.
 |
Girne Limanı |
Kordonda keyifli bir yürüyüş sonrası
Girne Kalesi karşılıyor bizi.Kale geniş bir alana yayılmış.İçerisinde St.
George kilisesi,Batık Gemi müzesi,Vrsyi arkeoloji
seksiyonu ve Kırnı mezarı,Akdeniz köyü mezarı,Lüzinyan kulesi,Venedik
Kulesi,Kraliçe Alice De Champagne kulesi
ve gözlere şenlik liman manzarasıyla dolu dolu bir zaman geçirmek için
birebir.
Girne kalesinde nereden baksanız
iki saatiniz geçiyor bunu unutmayın.Bunların içinde Batık Gemi Müzesi ve
Lüzinyan kulesi kesinlikle görülmeli.
 |
Girne Batığı |
 |
Kralice Alice De Champagne Kulesi |
Kıbrıs’ta her an
bir etkinlikle karşılaşmak mümkün.Biz Girne’yi gezerken 2. Uluslararası KKTC
Bisiklet Turu’na denk geldik.İzlemesini en sevdiğimiz şeylerden biri olduğu
için doğrusu çok şanslıydık ve çok keyifli dakikalar geçirdik.
Sırada St. Hilerion
kalesi var.Bu kale Girne-Lefkoşa yolu üstünde ve Girne’ye 10 km
uzaklıkta.Kesinlikle ama kesinlikle burayı görmek lazım.Bize Kıbrıs’tan’
görmeden dönmeyin ‘ dediğiniz yer var mı diye sorsanız bu kaleyi söyleriz tereddütsüz.Şimdiye kadar gördüklerimiz
içinde en iyilerinden biri.Hem de öyle bir Girne manzarası sunuyor ki
unutulmaz.
 |
St. Hilerion Kalesi |
 |
Kalenin manzarası |
Bu kadar gezdik
tozduk tabii ki karnımız acıkmıştır. Ne yenir peki?Mesela Kıbrıs’ın meşhur
lezzeti ‘şeftali kebabı’.Evet bildiğimiz şeftaliyle uzaktan yakından alakası
olmayan köfteye benzeyen lezzetli bir et yemeği.Peki neden şeftali
kebabı?Söylenenlere göre bu yemeği yapan ustanın adı Ali’ymiş .Oradan Şef Ali
kebabı,oradan günümüze söylene söylene şeftali kebabı olarak gelmiş.Biz şeftali kebabını Girne’de Niazi’s restaurantta
yedik.Denenmeli bizce.
 |
Şeftali Kebabı |
Sırada Lefkoşa
var.Lefkoşa ‘Yeşil Hat’ adı verilen sınırla ikiye bölünmüş,dünyadaki tek
başkent olma özelliğine sahip.Kuzeyinde Türkler,güneyinde Rumlar yaşamaktadır.Bu
nedenle midir bilmem kendine has farklı bir havası var Lefkoşa’nın.Modern bir
şehir öncelikle.Her ulustan öğrenci memleketi bir kere .Bu o farklılığı daha da
artırıyor.Zaten Kıbrıs’ta çok fazla üniversite öğrencisi var .Neredeyse adanın
her tarafına yayılmışlar.Bu da adaya enerji ve mutluluk vermiş sanki.
Lefkoşa’da önce
Büyük Han ‘ı gördük.Bu han Osmanlılar tarafından Kıbrıs’ın fethinden bir yıl
sonra yaptırılmış.Biz Diyarbakır’daki
Hasan Paşa Hanı’na çok benzettik burayı.
 |
Büyük Han |
Hanın içinde oturup bir şeyler
yiyebileceğiniz mekanlar ve hediyelik eşya dükkanları var.Biz de hanın içinde
yer alan Sedirhan restaurantta Hellim
böreği,Nor böreği ve bulgur köftesinin tadına baktık.Hepsi de oldukça
lezzetliydi.Sanılanın aksine Nor böreği tuzlu değil tatlı ama çok çok lezzetli.
 |
Hellim Böreği |
 |
Nor Böreği |
 |
Bulgur Köftesi |
Yemekten sonra
hanın etrafını gezebilirsiniz.Alışveriş yapılacak çok yer var.Hana giderken yol
üstünde şirin mi şirin bir mekan var Asmaaltı Tezgah Cafe.Burada da çay –kahve
içip dinlenebilirsiniz.
Sırada Büyük Han’a
yürüme mesafesinde olan Selimiye Camii var.Daha önce St. Sophia Katedrali
olan yer Osmanlılar adayı fethettikten sonra camii olmuştur.Görülmesi
gereken muazzam bir mimarisi var Selimiye Camii’nin.
 |
Selimiye Camii |
Camiinin hemen
yanında Bandabulya diğer adıyla Belediye
Pazarı’nı ziyaret edebilirsiniz.Burada Kıbrıs’a özgü yiyecekleri bulabilirsiniz.
 |
Belediye Pazarı |
Daha sonra
Lefkoşa’nın en popüler ve kalabalık
caddesi olan Dereboyu’na yol aldık.Bu
cadde sağlı sollu alışveriş mekanları ve cafelerle dolu.Keyifli vakit
geçirilebilecek ve bol bol alışveriş
yapılabilecek bir cadde.Bu caddenin sonunda Barbarlık müzesi var.Bu müze tarihe tanıklık etmiş önemli bir yer.Burayı gezerken insanın tüyleri diken diken oluyor.
Şimdi de Kıbrıs’ın
bize göre en sempatik şehri Güzelyurt var.Minicik bir yer ama
sakinliği,doğallığı ,ucu bucağı olmayan turunçgil bahçeleri ve tek katlı bahçeli güzel evleriyle bizi çok
etkiledi.
Huzurun tam adresi burası sanki.Güzelyurt’ta Aziz Mamas Kilisesi ve Doğa- Arkeoloji
müzesini ziyaret edebilirsiniz.
 |
Aziz Mamas Kilisesi |
 |
Doğa ve Arkeoloji Müzesi |
Son olarak da
Gazimağusa’yı gördük ve gezdik. Burada
önce Kıbrıs’ın en büyük camilerinden biri
orijinal ismi Aziz Nikolas Katedrali olan Lala Mustafa Paşa Camii’ni görmek gerekir.Bu
caminin oldukça etkileyici ve gösterişli bir mimarisi var.Görüp de etkilenmemek
elde değil.Ayrıca bahçenin içinde
tahmini 719 yıllık devasa bir cümbez ağacı var.
 |
Lala Mustafa Paşa Camii |
 |
Lala Mustafa Paşa Camii |
 |
Lala Mustafa Paşa Camii |
Camiiden çıktıktan
sonra tam karşıya doğru yürürseniz Namık Kemal Zindanı’nı görürsünüz.Yazar
burada 38 ay kalmış ve önemli eserlere imza atmıştır.
 |
Namık Kemal Zindanı |
Burada görülmesi
gereken yerlerden biri de adını Shakespeare’nin yazdığı Othello’dan alan
Othello Kalesi,bu kalede bulunan Venedik Aslanı turistlerin ilgisini bir hayli
çekiyor.
Sonra Salamis
Harabeleri’ni ve St. Barbanas Manastırı’nı ziyaret edebilirsiniz.İkisi de aynı
güzergahta ve birbirine çok yakın.
 |
Salamis Harabeleri |
 |
St. Barbanas Manastırı |
 |
St. Barbanas Manastırı |
Bizim Gazimağusa’da en etkilendiğimiz yer
ise hayalet şehir olarak adlandırılan ‘Kapalı Maraş’ bölgesi oldu. Burası bir
zamanlar Akdeniz’in en önemli tatil merkezlerinden biriyken 1974’te yaşanan İkinci
Kıbrıs Harekatı’ndan sonra çeşitli sebeplerden
dolayı terk edilmiş.Bu alana girmeye kesinlikle izin verilmiyor ama tel
örgülerle çevrilmiş bu hayalet şehri
zaten ister istemez yoldan
geçerken görüyorsunuz.İnsanın aklında bir sürü soru işareti takılıp
kalıyor,gerçekten çok ilginç.
Kıbrıs’tan neler
alınır kısmına gelirsek en başta Hellim peyniri tabii ki.Bunun yanında Kıbrıs
kahvesi ve reçellerinden de alabilirsiniz. Lemar diye büyük bir market zinciri
var.Genelde bütün şehirlerde karşınıza çıkar.Bu marketlere girip çok uygun fiyatlara
dilediğiniz her şeyi alabilirsiniz.
Biz şubat ayında gittiğimiz için doğal olarak denize giremedik.Ama edindiğimiz bilgilere göre nisandan itibaren denize girilmeye başlanıyormuş ve su sıcaklığı ortalama 21 derece civarındaymış.
Sonuç olarak
Kıbrıs bize iyi geldi.Sıcak insanları,huzurlu ortamı,güzel
denizi,güvenli hayatıyla gidip de pişman
olmayacağınız bir yer.En çok da güvenli oluşu etkiledi bizi öyle ki girdiğimiz
alışveriş merkezlerinde ne güvenlik görevlisi vardı ne x-ray
cihazı. Bu duyguyu hissetmek çok güzeldi.Biz gittik mutlu olduk.Sıra
sizde.
ROTAMIZ MUTLULUK!