Nasıl
anlatsak,nerden başlasak? Bu rota öyle bir rota ki adım adım güzelliklerle
dolu.Hiçbir yeri boş değil.Dolu dolu bir tatil deneyimi için şiddetle tavsiye
edeceğimiz bu güzergah bizim de en sevdiğimiz!Yani gerçek bir tatil dediğimizde
bizim aklımıza gelen ilk rota burasıdır.Şimdi burada görülecek çok
yer,anlatacak çok şey var.Hepsi özel ve çok güzel bu nedenle hiçbir şey atlamak
istemiyoruz.
Öncelikle beş yıldır
her tatil döneminde birkaç kez geldiğimiz,gitmezsek kendimizi kötü
hissettiğimiz neredeyse evimiz gibi olan bu rotaya Muğla tarafından gidiyoruz
biz.Muğla’dan Marmaris yoluna döndüğümüz noktada başlıyor her şey. Bu esnada
çam ağaçları eşlik ediyor bize.Sakar Geçidi’ni
geçtikten sonra da önünüze Gökova körfezi uzanıveriyor ki bu muazzam bir
görüntü.Eğer daha da güzel bir görüntü görmek isterseniz Sakartepe’de bir seyir
terası var ,o tarafa dönüp manzarayı izleyebilirsiniz.Burada çay kahve
içebileceğiniz bir işletme de var.Mola için de uygun bir yer olacağını
düşünüyoruz.
Sakar Geçidi’ni
geride bırakıp devam ettiğinizdeyse yol üstünde de yine manzarayı keyifle
izleyebileceğiniz; çay-kahve,karadut suyu içebileceğiniz küçük yerler var.
Buradan şöyle bir baktığınızda körfezin ucunda minicik ama
masal gibi duran Akyaka’yı görürsünüz.Ve burayla bütünleşen Azmak
nehrini.Akyaka minik bir sahil kasabası.Küçük bir yer olmasına rağmen yapılacak
çok aktivite var.Öncelikle Azmak nehrine düzenlenen yarım saatlik tekne
turlarına katılabilirsiniz.Bu turların fiyatları çok uygundur.Azmak nehrinin
adeta canlı bir akvaryum,pırıl pırıl ve buz gibi bir suyu var.Nehirdeki
balıkları da çok net görebilirsiniz tekneden.
Bu bölgenin denizi bir harika,Türkiye’nin en
iyisi bizce. Akyaka’nın merkezinde mavi bayraklı bir halk plajı var.
Bunun haricinde Akbük koyunda ve Çınar koyunda da denize
girebilirsiniz.Çınar koyu biraz soğuktur ama güzeldir.
Akyaka’nın bir de orman kampı var.Burada
çok keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz dilerseniz çadırınızı da kurarsınız.Genel
olarak küçük büyük çok fazla konaklama merkezi var.Konaklama konusunda
yelpazesi çok geniş.
Ayrıca Akyaka’da yaz kış yapabileceğiniz uçurtma sörfü ve
rüzgar sörfü de bulunuyor ve meraklısı da çok.Bunun haricinde burada yapılacak
en güzel etkinliklerden birisi de günübirlik tekne turlarına katılmak.
Tavsiyemiz vaktiniz varsa bu turları kaçırmayın.Çünkü öyle güzel koylara
giriyorsunuz ki bu sularda yüzmek mükemmel bir deneyim.Mesela Lacivert koy bizim favorimiz. Burası 45 metre derinliğinde, su altı mağaralarının görülebildiği harika
bir koy.Bu turların götürdüğü başka bir nokta da Sedir adası.Sedir adasında
,Kleopatra plajı var bu plajın kumları özel olduğu için kumlar koruma
altında.Bu adayı mutlaka görmek gerekiyor.
Yeme içme konusuna gelirsek Azmak nehri kenarında sıra sıra
mekanlar var.Bu mekanlarda kahvaltı yapabilir
ya da deniz ürünleri yiyebilirsiniz.Yok ben ayaküstü atıştırmak
istiyorum derseniz de balık ekmek yapan yerler var.Tercih sizin her keseye her
zevke göre olanak mevcut. Akyaka’ya rahat bir iki gününüzü ayırabilirsiniz.
Aklınızda kalır ve artık her tatil planınızda yer alır.
Akyaka’dan çıkıp
Marmaris yönüne doğru ilerlediğinizde yol arkadaşımız o meşhur ağaçlı yol
oluyor.Bilenler vardır mutlaka bu yol eski Marmaris yolu ama yeni yol yapıldığı
için burası artık kullanılmıyor.Yol eski haliyle günümüze kadar gelmiş. Çok
nostaljik ve tam fotoğraflık.
Ağaçlı yolun sonunda karşımıza Akçapınar Tostçusu
çıkar.Burada yediğimiz tostun ve içtiğimiz köpüklü ayranın tarifi yok .Harika
bir yol üstü lezzet durağı.
Yola devam ettiğimizde sağlı sollu çam
ağaçlarıyla dolu kocaman bir ormanın içinden geçerek Marmaris’e ulaşılır.
Marmaris gerçekten eşsiz bir yer.Öncelikle yabancı turistlerin çok olduğu bir
bölge.Büyük otelleri,her şeyin satıldığı büyük çarşısı,barlar sokağı,uzun sahil
şeridi,güzel restoranlarıyla asla sıkılmadan vakit geçirebileceğiniz bir
yer.Buradan da tekne turlarına çıkabilirsiniz. Söylemeden geçmememiz gereken
bir nokta da Perşembe günleri kurulan Marmaris pazarı.Bu pazarı ne yapın edin
kesinlikle görün.Tam bir karnaval ki biz burada saatlerimizi geçirebiliyoruz.
Marmaris’ten sonra Datça yolunu takip ederseniz çok iyi yapmış olursunuz.Bu güzergahta çok güzel yerler
var.Öncelikle mavinin her tonunu görebileceğiniz yeşilli turkuazlı güzelim
koylar çıkar karşınıza.Bu renklerin gerçek olabileceğine inanamazsınız.Tek
kelimeyle büyüleyicidir.Mutluluğa mutluluk katar ve bu koylarda dilediğiniz
gibi denize girebilirsiniz.Bu nasıl bir özgürlüktür yaşamak lazım.
Sonra Bozburun
yönüne döndükten sonra Orhaniye’de Kız Kumu’nu ziyaret edebilirsiniz.Burası çok
ilginç kızıl kumların olduğu bir plajdır.Koyun içerisinde 600 metreye kadar,
adeta denizin üstünde yürüyormuş hissine kapılırsınız.Ziyaretçisi de hem yerli
hem yabancı olmak üzere çoktur.
Kız Kumu’nu
geçtikten sonra Turgut şelalesine uğrayabilirsiniz. Bu şelalenin yolu biraz
bozuk ama yine de gidilip o buz gibi suya ayaklar sokulmalı.Biz ancak
ayaklarımızı soktuk ama tabii ki çılgın turistler suya atlamakta hiç
çekinmediler.
Sırada Selimiye
var.Burası çok tatlı çok şirin nefis bir denize sahip küçük bir köy.Son
dönemlerde fazlasıyla ünlü oldu haliyle hem konaklama hem de yeme-içme
konusunda fiyatlar biraz abartılı diyebiliriz.Yine de uğrayıp şöyle deniz
kenarında bir yürümek lazım.
Selimiye’de
limonatasıyla ünlü bunun yanında nefis tatlıların da bulunduğu Ceri Cafe’yi
önerebiliriz.Aynı zamanda bu küçük mekan Vedat Milor’un da gittiği ve özellikle
limonatasını çok beğendiği yerdir.Bu küçük köyde çok kaliteli balık
restoranları da var.Bunu da hatırlatalım.
Evet
yola devam ettiğimizde sonraki rota bizim de en sevdiğimiz ve konakladığımız
yer olan Bozburun. Bozburun’la tanıştıktan sonra özellikle deniz tatili için
tek tercihimiz burası oldu.Neden mi? Çünkü burada ses yok gürültü yok bangır
bangır müzik sesi yok.Sadece huzur var.Konaklamak için merkezdeki otellerde
tercih edilebilir ama Bozburun’u gerçek anlamda hissetmek için Adatepe
bölgesinde yer alan ve kara yolu ulaşımı olmayan , küçük teknelerle sizi
iskeleden alan otelleri tercih etmelisiniz.Araba gürültüsünün ,egzoz dumanının
olmadığı sadece küçük teknelerin sesinin duyulduğu bu otellerde tatil yapmak
çok huzur verici.Otelinizde şezlongunuzda dinlenirken Yunan adası Simi’yi de
rahatlıkla görebilirsiniz.Burası aynı zamanda Bülent Ortaçgil'in yaşadığı
yerdir.Bir de Bozburun’da çoğu evin yanında yapımı süren gulet tipi ahşap
tekneleri görürsünüz.El emeğiyle o devasa tekneler nasıl yapılıyor şaşar
kalırsınız ki festivali bile yapılmaktadır. Bozburun bizim için çok özel bir
yere sahiptir ve inanıyoruz ki bu etki huzuru arayan herkeste aynı olacaktır.
Bu civarda görülebilecek başka bir cennet
köşe Söğüt köyüdür.Burası yeşilin içinde harika koylara sahip şahane bir
yer.Ayrıca eğer ahtapot seviyorsanız burada bulunan Ahtapotçu Mehmet Usta’ya
uğramadan geçmeyin deriz biz.
Sonrasında ise
Bayır köyüne gidip buradaki 2000 yıllık çınar ağacını görebilirsiniz.Bu ağacın etrafında bir tur
atmanın insan ömrünü uzattığına dair bir inanış var.Bunu da deneyebilirsiniz
tabii ki.Çınarın kocaman gölgesi altında biraz soluklanıp çay-kahve içebilirsiniz.
Bu güzergahtan devam
ettiğinizde Turunç ve İçmeler çıkar karşınıza.Bu iki yerde de büyük oteller
konaklamak için tercihiniz olabilir.Denizin keyfini ve güzelliğini doyasıya
yaşarsınız.Hemen ekleyelim bu bölgenin balı çok meşhurdur.Hem yol üstünde
köylülerin sattığı hem de Marmaris‘te dükkanlarda satılan çiçek ya da çam
ballarından alabilirsiniz.
Bu bölge öyle eşsiz
bir yer ki her türlü zevke, hayata, yaşam tarzına hitap eden imkan
var.Bunlardan birisi de Bördübet ve Amazon.Burası çam ormanları içinde nehir
kıyısında sakin bir tatil geçirmek isteyenler için mükemmel bir tercih.Ayrıca
buradaki ormanları gezmek için de günlük safari turlarına katılabilirsiniz.
Son olarak da bu
güzergah için Datça’yı önerelim.Datça zaten son nokta, ötesi deniz. Kıvrım
kıvrım yeşil mavi yoluyla yine birbirinde güzel koylarıyla pişman olunmayacak
bir yer. Datça’ya gittiğinizde Eski Datça’ya uğramadan olmaz.Eski evlerin ,eski
sokakların yer aldığı bu şirin yer çok
çok masalsı.Fotoğraf çekmek için harika bir atmosferi var.
Sokakları gezerken
yöre halkının açtığı küçük tezgahlarda çok uygun fiyatlara Datça bezinden
yapılmış kolyeler, bileklikler, nazarlıklar alabilirsiniz.Çok tatlı, yüreği
güzel insanlardır.
Ayrıca burası Can Yücel’le
bütünleşmiş bir yer.Can Yücel sokağında yürüyebilir ve yaşadığı evi
görebilirsiniz.Ama ev bir müze değil o yüzden sadece kapısını görüp bir
fotoğraf karesiyle geri dönersiniz.
Eski
Datça’nın girişinde Orhan’ın Yeri’ni görürsünüz. Burada bir şeyler yiyip
içebilirsiniz. Ferah bahçesiyle insana huzur veren bir yer.
Datça’ya kadar gelmişken Palamutbükü ve Knidos’u da
görürseniz tadından yenmez. O açık mavi aklınızdan çıkmaz.
Bu rota dolu dolu geniş bir rota.İster
hepsini aynı tatile denk getirin ister ayrı ayrı. Nasıl olsa bu gördüğünüz
güzellikleri bir kere görmeyle yetinmeyeceksiniz. O tostu bir daha yemek,o
denizde bir daha yüzmek,o huzuru bir daha hissetmek isteyeceksiniz. Deniz
tatili yapmak isteyenler için bu rotayı ısrarla tavsiye ediyoruz. Her anını
tekrar tekrar hatırlayacağınız, yine gelmek için gün sayacağınız, dayanamayıp
aynı yıl birkaç kez ziyaret edeceğiniz, tatil gibi tatil işte bu rotada.Biz gittik (gitmeye de devam
edeceğiz) mutlu olduk! Sıra sizde!
ROTAMIZ MUTLULUK!
Ülkemizin en güzel doğasına sahip yerlerinden birini değerlendirmişsiniz, bayıldım..:)
YanıtlaSilçok güzel bir anlatım...
YanıtlaSil