Nemrut! Bazılarına göre dünyanın sekizinci harikası olarak
kabul edilen, koca dünyada eşi benzeri olmayan, insanın aklında binlerce soru
işareti bırakan, mucizelere inanma sebebi, büyülü bir yer Nemrut.Belki de bizim
için en önemlisi bu inanılmaz yerin kendi ülkemiz sınırları içinde olması. Ama
şöyle biraz araştırılsa kaç kişi gitmiştir ki Nemrut’a ya da kaç kişi Nemrut’un değerinin
farkındadır. Neyse bunu cevaplamasak daha iyi. Neden böyle bir giriş yaptık?
Çünkü biz millet olarak bu değerin farkında değiliz. Şundan çok eminiz Nemrut
başka bir ülkenin sınırları içinde olsaydı
şimdi bütün dünya burayı bilir, tanırdı. Daha da ilerisi bizler Nemrut’u
görmek için yurtdışına çıkmaktan hiç geri kalmazdık ama gel gelelim burnumuzun
ucundaki efsaneden haberimiz yok.
Milli parka girdik
önce dev heykellerin olduğu tümülüsle başlayalım.
Nemrut! Bizi
büyülenmenin ötesine taşıdı. İlk kez bir yer hakkında bu kadar çok şey merak
ettik. Hayret ettik, nasıl yani dedik. İşte giriş paragrafının da sebebi bu.
Biz Nemrut’u nasıl bilmeyiz. Biz farkında değiliz belki ama dünya farkında.
Çünkü Nemrut, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Genelde son
satırlara bıraktığımız cümleyi en
başında yazalım bu sefer.Türkiye’de
kesinlikle görülmesi gereken yerlerin en başında Nemrut. Asla es
geçmeyin. Çünkü tahmininizden çok daha değerli.
Biz Nemrut’a iki
kez gittik. İkisi de yaz döneminde çünkü tahmin edersiniz ki kışın çıkmak için
fazla soğuk olacaktır. Peki nerede, nasıl gidilir ve önemi nedir? Nemrut
dağı Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırları içindedir ve 2150
metre yüksekliğindedir. Burayı önemli yapan ise Kommagene Krallığı’na ait
eserlerin bu dağda yer almasıdır. Hepimizin anlayacağı şekilde söylersek şu
büyük kartal başının bulunduğu yer. Nemrut’a ulaşmak için birden fazla yol
vardır. Birincisi Adıyaman-Kahta tarafından, ikincisi Şanlıurfa –Siverek
tarafından, üçüncüsü ise Malatya tarafından. Biz Malatya haricinde diğer iki
yolu kullandık ve Siverek tarafından daha mantıklı olduğunu düşünüyoruz.
Konaklama kısmına
değinelim hemen. Nemrut yolu üstünde ufak çapta pansiyonlar var ,bunun yanı
sıra bahsettiğimiz şehirlerde(Adıyaman-Malatya-Şanlıurfa) daha düzgün otellerde
konaklama imkanına sahipsiniz. Buralardan araba kiralayıp ya da herhangi bir
tur şirketiyle günübirlik gezinizi yapabilirsiniz.
Öncelikle günbatımı
için mi yoksa gündoğumu için mi gideceksiniz buna karar vermek gerekir. Çünkü
çevresinde de görülecek yerler olduğu için iyi bir planla yola çıkarsanız
hiçbir şey kaçırmamış olursunuz. Gündoğumu için gidiyorsanız önce Nemrut’a
çıkar sonra çevresini gezersiniz ama günbatımı için gidiyorsanız önce diğer
yerleri gezer, Nemrut’u
sona bırakırsınız, malum karanlıkta bir şey göremezsiniz :)
Gezilecek yerlerin
tamamı Nemrut Dağı Milli Parkı’nın içindedir. Milli parka giriş ücretsizdir,
daha doğrusu göreceğiniz her yer ücretsizdir.Bu parkın içinde Antiochos’un
tümülüsü ve dev heykelleri, Arsameia,Yenikale, Karakuş Tepe tümülüsü ve Cendere Köprüsü
yer alır.
Buraya ulaşmak için belli bir noktaya kadar araçla gitmek
gerekiyor, sonrasında ise tümülüse kadar azımsanmayacak sayıda merdiven
çıkıyorsunuz, bu yüzden tercihiniz spor ayakkabısı olsun. Yürüyüş esnasında
etrafınıza baktığınızda harika bir manzara göreceksiniz ve bu ne kadar yüksekte
olduğunuzu anlatacak size.
Burada Kommagene
Kralı 1. Antiochos’un MÖ 62 yılında
yaptırdığı boyları yaklaşık 10 metreyi bulan devasa tanrı heykelleri bulunuyor.
Bunun yanı sıra Antiochos’un kendi mezar tapınağı da burada yer alıyor.
Uzaktan bakıldığında
kum birikintisini andıran Tümülüs aslında kireçtaşı parçalarından oluşuyor ki
bu bizi çok şaşırtmıştı. Taş parçalarından oluşan bir dağ düşünün ilginç değil
mi?
Tepeye çıktığınızda doğu ve batı olmak üzere
iki teras göreceksiniz.
Dev heykeller her
iki terasta da bulunuyor. Heykellerle ilk karşılaşma anımızı unutamıyoruz. Önce
korkmuştuk çünkü çok büyükler. İşte o noktada artık soruların ardı arkası
gelmiyor. Bu kocaman heykeller buraya nasıl taşınmış, bunları kim taşımış?
Bunların cevabı yok, herhangi bir bilgiye ulaşılamamış. E tabii bilimsel
açıklaması yoksa şehir efsanesi illa ki olur. Biz bir tanesini söyleyelim geri
kalanını kendiniz oraya gittiğinizde duyarsınız :) Bazılarına göre bu
heykelleri uzaylılar yapmış. Gülümsetiyor değil mi ama o dönemi ve zorlu fiziki şartları hesaba koyarsak
insan neden olmasın diyor :)
Evet,İlk heykelleri
görüp şaşırmışken tümülüsü dolaşıp diğer taraftaki heykelleri görünce şöyle bir
sarsıldık. Çünkü bunlar okul yıllarında
coğrafya kitaplarımızda yer alan heykellerdi. Biz çok fazla etkilenmiştik,
tahminimizin üstünde bir heyecandı bu.
Sonra dev
heykelleri uzun uzun seyredip kafamızda bin soruyla günbatımını bekledik. Tek
kelimeyle şahaneydi, yaşanması gereken eşsiz bir deneyimdi. O renkler, o
kızıllık çok çok güzeldi. Tabii işin en güzel yanı da hem heykellerin hem de bu
muhteşem renklerin içinde bulunduğu çok güzel fotoğraf kareleri oldu.
Nemrut’a
geldiğinizde günbatımı ya da doğumu birisini muhakkak izleyin, hayatınızdaki
özel anlardan biri olsun. Bu arada yaz mevsimi olmasına rağmen güneş kaybolduğu
anda hava soğumaya başlıyor, yanınıza
kalın bir şey almakta fayda var. Bir de el feneri alabilirsiniz. Çünkü
illa ki karanlığa denk geleceksiniz doğarken de batarken de. Çünkü etrafta
herhangi bir ışıklandırma yok.
Evet,Nemrut’u
arkada bırakırken sırayı Arsemia alıyor.
Burası Kommagene Krallığı’nın yazlık başkentidir. Birisi yiyecek-içecek deposu
olan, diğeri dini işlev gören iki tünel bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra Antiochos
ile Herakles’in el sıkışma sahnesinin bulunduğu büyük bir kabartma vardır. Ve
Anadolu’nun en büyük Grekçe yazıtlarından biri
de burada bulunmaktadır. Bunların içinden özellikle kabartma bizi çok
etkilemişti.
Arsemia’dan
sonra Cendere çayı üstünde
bulunan tarihi Cendere Köprüsü var. Bu
köprü,Roma İmparatorluğu döneminde
yaptırılan 2. en geniş kemerli köprüdür. Tarihi dokusu çok güzel ve bu zamana
kadar da sağlamlığını korumuş.
Köprünün üstüne çıktığınızda sağlı sollu
çayın kenarında piknik yapan mutlu insanları görürsünüz. Burada da harika
manzaralar çıkar karşınıza.Çok keyif alırsınız.
Son rota ise Karakuş tümülüsüdür. Burada Kommagene
kraliçelerinin anıt mezarları bulunmaktadır. Büyük ve uzun bir sütun üstünde
bulunan kuş heykeli nedeniyle yöre halkı buraya Karakuş demiştir. Bu tepeden
Nemrut’u da görebilirsiniz ve bu görüntü mükemmeldir.
Gezdiğimiz rotaların hepsinin girişinde küçük
büfeler var. Buralardan yiyecek –içecek ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Bunun haricinde yemek için başka bir
alternatif yok varsa da biz görmedik. Ama bizce yok:)
Çok değerli,
dünyada eşi benzeri olmayan bu
güzelliklere sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Ama keşke bu güzellikler de bizim kadar şanslı
olabilselerdi. Tesisler yetersiz, turizm danışmanlığı yok. Gelen giden yok
kısacası. Bu mucize anıtlar için bu tanıtım çok çok az. Bilgilendirilmeyen
ziyaretçi için ”gittim iki üç taş gördüm geldim” den başka hiçbir şey ifade
etmez. Oysa ki bir büyü var ortada, ve bu yüzyılda, bu kadar teknolojik imkanla
hala tam olarak keşfedilememiş.
Bizi gezdiğimiz
gördüğümüz yerler içinde en çok
heyecanlandıran, burası ülkenin en güzel yeri olmalı dedirten, mucize gibi bir
yer Nemrut. Şunu da söylemeden geçmeyelim. Yürümeyi sevmeyenler, koca bir ömür
gören ve içinde derin anlamlar biriktiren eşsiz heykellere sadece taş muamelesi
yapanlar siz gitmeseniz de olur:) Biz gittik mutlu olduk, sıra sizde!
ROTAMIZ MUTLULUK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder